Şu ana kadar 44 bin 218 canımızı kaybettiğimiz depremin şokunu toplum olarak atlatmaya çalışıyoruz. Allah bir daha böyle felaketler yaşatmasın demekten başka elimden bir şey gelmiyor.
Geçenlerde Tarım ve Ormancılık Bakanımız Sayın Vahit Kirişçi, en çok kuraklığın yaşandığı 2 il olarak Sivas ve Uşak’ı açıklamıştı. Kuraklık tehlikesini de en az deprem kadar önemli bir tehlike olarak görüyorum.
Türkiye ve son aylardaki yağışların azlığı ve barajların su doluluk oranlarının şubat ayına rağmen diplerde kalması, başta Uşak olmak üzere ülke olarak çok tehlikeli bir kuraklık riski ile karşı karşıya kaldığımızı gösteriyor.
2023 yılının Şubat ayının son günlerini yaşıyoruz. Uzmanlara göre, kar ve yağmur yağışı az ve düzensiz. Yağışların önümüzdeki aylarda da mevsim normallerinin dışında seyretmesi ihtimali hepimizde büyük kaygı yaratıyor.
Ocak ayında Murat Dağı’na 60 cm kalınlığında bir kar yağdı. Bu kar Uşak’ın içme suyunun 3 milyon metreküplük ihtiyacını karşılayan Küçükler Barajı ne kadar doldu biliyor musunuz?
Sadece 600 bin metreküp. Bildiğim kadarıyla Küçükler Barajı yıl basında 18 milyon metreküp su tutma kapasitesine sahip. Bir başka tabirle 60 cm’lik kar, barajın ancak 7 de birini doldurabilmiş.
Yani demem o ki Canlar!...
Uşak kuraklık tehlikesi ile karşı karşıyadır. Alevler bacayı sarmak üzeredir. Tez elden tedbir alınmak zorundadır. Yağmurun yağmamasını “Takdiri ilahi” diye geçiştirmek akla ve bilime uygun değildir.
Hünkâr Hacı Bektaşi Veli; “İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır” der. Alla hu Teâlâ insana akıl vermiştir. Sen; “ağaçları keseceğim”, “Murat Dağı’nda maden arayacağım” deyip doğanın dengesini bozarsan elbette yağmur yağmaz.
Valiliğimiz, belediye başkanlığımız, çevre ve Şehircilik Müdürlüğümüz, İl Özel İdaremiz, kuraklık tehlikesine karşı derhal acil tedbirler almalıdır. Birtakım çalışmalar yapıldığını biliyorum.
Ancak kuraklık tehlikesine karşı en büyük tedbir; Uşaklı hemşerilerimizin su konusunda azami tasarruf tedbirleri uygulamalarıdır. Uşak halkı olarak şimdiden tasarruf yapmazsak, kuraklık kaçınılmazdır.
Caddelerde gezerken bazı insanlarımızın araçlarını yıkarken harcadıkları suyu gördükçe kahroluyorum. Arkadaş, hortumu yere bırakmış, su boşuna akıp gidiyor. Vatandaş da aracını fırçalıyor, siliyor. Halbuki üşenmeyip suyu kapatsa ihtiyacı olunca kullansa büyük bir tasarruf sağlayacak.
Ev kadını evinin önünü yıkıyor. Elindeki hortumdan su boşuna akıp gidiyor. Çünkü, ablam komşu ablaya laf yetiştiriyor. Hortumdan suyun aktığını unutmuş. İşini bitirip konuşsa boşuna su akmayacak.
Hobi bahçesi sahipleri yine bana kızacaklar. Kusura bakmasınlar ama onların zevk için ürettiği domates ve biberlere harcadığı sulara benim de ihtiyacım var. Ayrıca senin hobi bahçesi dediğin yerde 200 – 300 ev varsa oraya ihtiyaç olan suda benim kullanmam gereken sudan harcanan sudur.
Suyu en çok tüketen bir diğer kesim ise sanayidir. Sanayicilerimizin su tasarrufu konusunda Uşak Tekstil OSB’nin çalışmalarını duydum. Çok hoşuma gitti. Bu konuda iki proje var.
Birincisi; Uşak Tekstil OSB’nin arıtma tesislerinden Gediz çayına deşarj edilen suların dönüştürülerek tekrar fabrikalarda kullanılır hale getirilmesi. İnşallah başarılı olur.
İkincisi; yine Tekstil OSB’de inşası devam eden 3. bölgedeki fabrikaların faaliyete geçmeden yağmur sularını biriktirecek sistem kurma zorunluluğu.
Bunları su tasarrufu konusunda oldukça olumlu girişimler olarak görüyorum.
Artık her işi Allah’a bırakmasak da onun gösterdiği ışıklı yoldan gitsek daha iyi olmaz mı?
Köyde herkes tarafından sevilen bir hoca varmış. Fakat kader ve dua anlayışı farklıymış.
Bir gün yaşadığı köyü sel basmış. Herkes kaçarken hocamız, yerinden kımıldamıyormuş. Köylülerden birisi aracıyla gelip Hadi Hocam sel geliyor. Atla arabaya kaçalım” demiş. Hocam, “Beni Allah kurtarır. Sen git” demiş.
Sular aşırı bir şekilde yükselmeye başladı. Hocamız, yardıma gelen bir kayığı ve onun ardından gelen başka bir kayığı da reddetmiş. Yine “Allah beni kurtarır” diyerek istememiş.
Sular o kadar artmıştı ki, evin bacasına çıktı ve yardıma gelen bir helikopteri de aynı şekilde geri çevirmiş. Sonra da boğularak ölmüş.
Allah katına yükselince merakla sormuş:
“Allah’ım sana güvenmiştim, niçin benim dualarımı kabul edip beni kurtarmadın” şeklinde yakınmış.
Karşılığında şu cevap gelmiş: “Ya kulum denedim hem de çok denedim, önce sana arabasıyla komşunu gönderdim.
Sonra bir kayık ve ardından bir başka kayık daha gönderdim. Ama sen kabul etmedin. En sonunda helikopter gönderdim ama onu da kabul etmedin. Ben daha ne yapayım?” demiş.